29 Ağustos 2014 Cuma

Arap Yarımadası'nın kuzey kısmı olan Hicaz'ın önemli bir bölümü çöl olduğundan İslâm'dan önce Arapların çoğu çölde göçebe hayatı sürdürüyordu. Bedevî denilen bu Araplar her nevi imkândan mahrum bu bölgenin şartları gereği sadece hayvancılıkla geçimlerini sağlayabiliyor, bunu da çok kısıtlı ve zor şartlarda, üstelik çok ilkel yöntemlerle yapıyorlardı.
Bedevîler keçi kılı veya deve yününden örülmüş çadırlarda yaşıyor, nerede su veya bitki örtüsü bulsalar oraya yerleşiyor, bunları tükettikten sonra tekrar sulak ve bitki örtülü bir yer buluncaya kadar bu göçebe yaşamı sürdürüyorlardı. Su ve otlak kıtlığından dolayı küçük sürülerle çok az sayıda deveden başka hayvan besleyebilmeleri de mümkün değildi. Çölde üç kralın hükmünün geçtiği söylenir: Bedevî, deve ve hurma ağacı… Buna uçsuz bucaksız kum sahraları da eklenecek olursa çöl yaşamının dört ana aktörü tamamlanmış demektir. Su kıtlığı, aşırı sıcaklık, aşıl-ması güç yollar ve yiyecek sıkıntısı normal şartlarda insanın en büyük düşmanı sayılan faktörler iken, tehlike anında çölün ve bedevînin en ya-kın dostlarına dönüşmektedir. Bütün bunlar dikkate alındığında bedevî Arap'la onun çölünün hiçbir zaman egemen güçlere boyun eğmemiş ol-masına şaşırmamak gerekir. Çölün amansız kuraklığı ve nihayetsizliği bedevîlerin akıl ve vücutlarıyla yoğrulmuş ve onda tecelli bulmuş gibidir. Bu nedenle olacak, bedevî Arapları tarım, sanat, zanaat ve diğer mesleklerle uğraşmayı kendilerine yakıştıramıyorlardı.[1] Yine aynı nedenle medeni devletlerle düzenli ve müreffeh şehir hayatını küçümsü-yor, çöldeki zor ama hür yaşamı şehrin düzenli ve sistemli yaşamına ter-cih ediyorlardı. Bu, bedevîlerin en belirgin irsî özelliğiydi.[2]
Çöl Arap'ı kelimenin tam anlamıyla doğanın çocuğu, hür ve uçsuz bucaksız çölün evladıydı. Onun yaşadığı ortamda temiz havanın akışını engelleyen ve ufkunu örten hiçbir bina yoktu; güneş ve ısısı hiçbir buluta takılmadan direkt ve kesintisiz ulaşmadaydı ona, yağmur veya sele karşı hiçbir set yapılmış değildi. Her şey tıpkı yaratıldığı gibi el değmemiş, hür ve tamamen doğaldı. Bu nedenle çölün oğlu olan bedevî de bu ortamla yoğrulup bütünleşmiş, onunla özdeşleşmiş olduğundan tıpkı çöl gibi hür ve bağımsızdı; ne tarım ve çiftçilik onun vaktini alıyor, ne de herhangi bir zanaat ve meslek onun ayağını bağlayıp meşgul edebiliyor-du; kalabalıklar arasında onu yutup yitirecek bir şehir yaşamı da yoktu! Hür ve serbest yaşamaya alıştığı ve bunu huy edindiği için de hürriyeti ve serbestiyi seviyordu, hiçbir kanun, kural ve sınırlamadan hoşlanmı-yor, kendisini bu tür şeyler karşısında sorumlu görmüyordu. Bu nedenle de onu kısıtlamak ve emrine almak isteyen herkes ve her şeye karşı var gücüyle savaşırdı. Onu sadece iki şey bağlardı: Putperestliğin gerekleri ve kabilesinin örf, töre ve gelenekleri! Kabilesinin töre ve adetlerine bağlılıkta ise, son derece dürüst ve samimiydi, bu inancının kökleri derin ve güçlüydü.[3]
Belçikalı Ortadoğu uzmanı Lamens şöyle der:
Araplar demokrasi ve özgürlüğün abidesiydi, ama hiçbir sınır tanımayan aşırı bir demokrasiydi bu. Araplar, kendi yararları için bile olsa onların bu serbesti ve hürriyetini sınırlamaya çalışan herkese isyan eder, savaşırlardı; Arap tarihinin önemli bir bölümünü teşkil eden onca suç ve cinayetin temelinde de işte bu gerçek yatar.[4]
 
[1]- age. 2. bas. H.Ş. 1366, s. 33-35.
[2]- G. Lubon, age. c.1, s.64 ve W. Dorant, age. Tarih-i Temeddün, Asr-ı İman (İman çağı) c.4, böl. 1, çev: Ebu Talib Saremi, Tahran, Sazman-i İntişarat ve Amuzeş-i İnkı-lab-ı İslâmi, 2. bas. H.Ş. 1368, s.201.
[3]- Ahmed Emin, Fecru'l-İslâm, Kahire, Mektebetu'n-Nihzeti'l-Misriyye. 9. bas, 1964, s.46.
[4]- age. s.33-34, Nu'man b. Münzir (Hıyre padişahı) İran padişahı Kisra'nın "Neden Araplar bir devlet düzeni altında yaşamıyorlar?" sorusuna şu cevabı vermiştir: "Diğer kavimler zayıflık duygusuna kapılıp düşman saldırısından korktukları için kendi yönetimlerini belli bir hanedanın eline bırakırlar; ama Araplar kendi kendilerinin kralı olmak isterler, başkasına vergi ve haraç vermekten nefret ederler." bk. Alusî,Büluğu'l-Ereb, c.1, s.150.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder